Adamın biri yanlışlıkla ölür. Vadesi dolmamasına rağmen ölüm meleği onu başka biriyle karıştırıp canını almıştır. Ve bu yanlışlık epey bir zaman sonra fark edilir. Tanrı bizzat el koyar duruma ve ve bir yanlışlık yapıldığını bunun telafisi için ne yapabileceğini sorar. Başta dünyaya geri dönmek ister bizim adam ama sonra düşür ve 'amaan' der 'zaten pek matah bir hayat yaşadığım yoktu, siz en iyisi beni cennetinize alın ben orada takılırım.' Tanrı buna karşı çıkar. 'Hayır' der 'Daha vaden dolmadı, bir şekilde seni tekrar dünyaya göndermemiz lazım sıran geldiğinde cennet talebini değerlendiririz. Ama bizden kaynaklı bir mağduriyet yaşadığın için sana şöyle bir seçenek sunuyoruz. Yaşadığın en mutlu an hangisi söyle, seni o ana gönderelim vaden dolana kadar o anda yaşa. Sevinçle kabul eder adam bu teklifi ve düşünmeye başlar. Ömrü boyunca en mutlu olduğu zaman hangisiydi hatırlamaya çalışır. Sevgilisi ile ilk öpüştüğü an gelir aklına. Evet der içinden kendimi en mutlu hissettiğim an o andır. Beni tekrar o zamana gönderin ve ben sıram gelene kadar sevgilimle öpüşeyim. Peki der Tanrı ve adamı sevgilisiyle öpüştüğü ilk ana gönderir. Yalnız bununla yapılan hatayı telafi edemeyeceğini düşünerek adama söylemeden bir iyilik daha yapar. Ona insanların düşüncelerini okuma yeteneği de verir. Adam gözlerini açtığında kendisini sevgilisiyle öpüşürken ve kafasında şu seslerle bulur. 'Iyy nerden buldum bu sersemi şu öpüşme faslını bir an önce kesse de şu bahsettiği hediyeyi çıkarsa artık.' Adam okuduğu düşüncelerin dehşetiyle kızdan uzaklaşır ve Tanrıya yalvarmaya başlar. 'Yanılmışım Tanrım. Benim en mutlu olduğum an babamla birlikte lunaparka gittiğimiz ilk günmüş. Ne olur beni o zamana gönder.' Tanrı adama kıyamaz ve adam gözlerini açınca kendisini babasının elinden sıkı sıkı tutmuş küçücük bir çocuk olarak bulur. Babası gülümseyerek 'nasıl oğlum beğendin mi?' diye seslenir. Ama tam o esnada içinden de 'Hey allahım ya anasının da misafir ağırlayacağı tuttu, şimdi kahvede okey oynamak varken işin yoksa bu geri zekalıyı avut' diye geçirmektedir. Çocuk kafasını yukarı kaldırır ve Tanrı durumu anlar. Başka bir ana daha gider adam, sonra başka bir ana daha, sonra başka bir an... Hepsinin sonucu aynıdır. Bir sürü denemeden sonra adam artık emin olmuştur. Mutluluk dediğimiz şey kandırmacadan başka bir şey değildir ve ancak karşımızdaki insanların gerçekte ne düşündüğünü bilmediğimiz sürece mümkündür. Kendi mutluluğunu başka insanlarla tanımlayabilen biri gerçekte hiçbir zaman mutlu olmamıştır. Ve en sonunda der ki Tanrı'ya. 'Tanrım, benim gerçekte en mutlu olduğum an meleğinizin bana yanlışlıkla yaşattığı anmış, daha fazla oyalanmadan siz beni yine o ana gönderin..'
Ali Lidar
Ali Lidar