10 Mar 2010

İçlerdeki ev kadını aslanı

Her çalışan kadının gönlünde azılı bir ev kadını yatar” demişti pek yakın olmayan bir dostum. (Çaktırmayın, kim olduğunu hatırlamıyorum, inşallah meşhur bir yazar değildir..)
Mesele şu: Dünyada iki tip kadın var. Ta başından beri çalışmak istemediğini, evlenip evde oturmak istediğini, çoluk çocuk büyütmek istediğini ilan etmiş, bütün planlarını buna göre yapmış, tez zamanda iyi bir koca bulmuş kadın ile...

30 yıl boyunca bunun aksini söylemiş, kadın ille de çalışmalıdır, sırf parası için değil, özgüveni, zihinsel gelişimi ve çocuklarına örnek olması bakımından da iyidir çalışmak deyip har har da har har... Her allahın günü sabahın köründe kalkıp işine gücüne koşturup...
Sonra bir gün “Yetti be! Çalışmak istemiyorum, evde oturup KEK yapmak istiyorum!” diyen kadın..
Özetlersek her kadın aslında ev kadını olmak ister ama kimisi bunu başından beri bilir kimisi çok sonra fark eder... Mesela emekli olduktan sonra..
Şöhret budalası bizim gibi tipler emekli de olamaz. (bkz: Ölene kadar yazanlar A.Ş.)
Hayatı boyunca bir güncük bile çalışmamış kadınlar var... Tek bir liracık kazanmamış...
Tek bir dakikacık “ işimden olursam nice olur halim/halimiz” diye kaygulanmamış...
Rekabet denilen o korkunç çarkında içinde öğütülmemiş...
Yaratıcı olacağım diye midesine kramplar girmemiş... Beynini geri zekalı bir söz gelimi müdür yüzünden patlatmamış...
Patrondan “performans” azarı işitip üç gün üç gece uykusuz kalmamış... Şişmanlıyorum, yaşlanıyorum, çirkinleşiyorum, unutkanlaşıyorum, tamamdır benim işim dememiş...
Lokantasına/oteline/dükkanına müşteri geldi gelmedi diye saçını başını yolmamış...
İşçi çıkarmak zorunda kalmamış.. Borç almamış, borç vermemiş.. Banka hesabı bile açmamış.. Evet bunları tek güncük bile yapmamış kadınlar var.
Elbette kocaları için endişelenmişlerdir ama ah yok mu o “Ahmet, Mehmet nasılsa bir yolunu bulup halleder” güvencesi?!?
Ulan hepsi de mi mutsuz baba?! Beni böyle yetiştirdin iyi halt ettin. Babamın beyin yıkamaları yüzünden ( muhakkak surette okuyacaksın, muhakkak surette çalışacaksın, asla koca parası yemeyeceksin, katiyen başkasına muhtaç olmayacaksın, haysiyetini asla yerlerde süründürmeyeceksin, kendine sen bakacaksın, paranı kendin kazanacaksın vs vs) eve bakabilen koca denen kavramı bile gelişmedi bende.. Dünyada böyle güzel kocaların varlığını 30 yaşında falan fark ettim ben. Aaa eve bakabiliyormuş adamlar!?!
Babam yüzünden (nasıl bir korku ve paranoya yarattıysa) 15 yaşımdan beri çalışıyorum. 15 yaşında Kuşadası’nda bir kazakçı dükkanında tezgahtarlık yapmış adamım ben! Tek bir tane satamadım ayrı.. Ama denedim.
Dur duraksız 25 yıldır çalıştığımı fark ettim. Kendi param dışında kimsenin parasını yemediğimi, tek bir gün bile gelecek kaygısız yaşamadığımı, amaaan nasılsa o var diyemediğimi...

Düşünürsek aslında çok acayip bir şey bu. Büyürse bakar diyeceğim bir çocuğum da yok.. Kendi kendimi mahkum ettiğim çok garip bir yalnızlık. Kızları büyütürken babam gibi yapmayın. Kocana güven gerisini merak etme sen demek ne kadar yalnışsa öbür türlüsü de yanlış. Tamam kızları okutalım, çalışsınlar falan da benimki gibi bir tek ağaç olma takıntısı da iyi değil. Bırakın güvenebileceği birileri de bulsun. Dünyada güvenilecek kocalar olduğunu da bilsin.
Bir yere yaslanmak, en azından bir süreliğine çok da kötü bir şey değil.


M.Tönbekici-Vatan