Film: Herkesin keyfi yerinde
Robert De Niro(Frank) eşini yeni kaybetmiş bir emeklidir. Dört çocuğu farklı yerlerde kendi hayatlarını sürdürmekte, kendisi de günlerini bahçe ve evle ilgilenerek geçirmektedir. Tatilde çocuklarla kısa bir süre de olsa bir araya geleceğini umarak hazırlanırken, hiçbirinin gelmeyeceğini öğrenir. Ve onlara her birinin yaşadığı farklı şehirlerde sürpriz ziyaretler yapmak için yola koyulur.
Film ilerledikçe, ne babanın bu davranışının, ne de çocuklarının birbirleriyle ve ebeveynleri ile ilişkilerinin amerikan yapısı ile hiç de uyuşmadığı hissi uyanıyor. Sanki karakterler ülkeye dışarıdan monte edilmiş gibi hareket ediyorlar. Amerikan dünyasındaki “birbirini rahat bırakmak, birbirinin işine burnuna sokmamak” kalıpları filmde hiç yok. Dolayısıyla ilişkiler ve sürpriz ziyaretler, sorunlu kardeşi kurtarmak için gösterilen çabalar ile bu çabanın babayı üzmemek için ondan saklanması gibi motifler amerikan kalıplarına ne kadar ters ise, Akdeniz coğrafyasına o kadar yakın..
Sürpriz ziyaretler sürdükçe aslında çocuklarının gerek hayata bakışlarının gerekse kariyerlerinin kendisine söylediklerinden çok farklı konumlarda olduklarını keşfeden Frank, yine de gerçekten onları tanımış olmanın mutluluğunu yaşıyor.
İzledikten bir süre sonra ,filmin İtalyan orijinalinin yeniden çevrimi olduğunu öğrenince, karakterlerin coğrafyaya uyumsuzluğu meselesi de kendiliğinden çözüldü.(Stanno Tutti Bene,1990 yılı yapımı yönetmen Giuseppe Tornatore, başrolde Marcello Mastroianni)
Sonuçta ismine aldanarak hafif bir amerikan komedisi seyredeceğini düşünenler çok fena yanılıyor. Ebeveynlerin evlatları için kendi düşüncelerinde yarattıkları mutlu ve başarılı hayatların aslında ne kadar farklı olabildiği ve bu gerçekle yüz yüze gelindiğinde yaşananlar asıl konu. Bu arada Robert De Niro önceki "sıkı polis" vb rollerinden çok farklı, karizmatik olmaktan çok uzak ortalama bir ebeveyni canlandırmada, zaten efsane olmuş oyunculuğunu, son yıllarda gerçekleştirdiği en iyi performansıyla bir kere daha konuşturuyor.