Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor..
12 Ara 2010
11 Ara 2010
7 Ara 2010
Sevdiğim Resimler
Susanna im Bade-Albrecth Aldorfer 1526
Susanna zengin bir adam olan Joachim’in karısıdır. Joachim bahçedeyken iki adam Susanna’ya saldırır, kadın çığlık atarak yardım ister ancak adamlar daha önce davranarak O’nu iffetsizlikle suçlar , O’nu bir genç adamla bir ağacın altında bastıkları yalanını söylerler. Susanna ölüme mahkum olur ama Aziz Daniel, iki adamın ayrı ayrı sorgulanmasını önerir; her ikisine de ağacı göstermeleri istenir, onlar da farklı ağaçları işaret eder. Böylece Susanna’nın adı temize çıkar ve adamlar taşlanır. 4 Ara 2010
3 Ara 2010
21 Kas 2010
26 Ağu 2010
Seyahat
“Dünya bir kitaptır ve seyahat etmeyenler bu kitabın yalnızca tek bir sayfasını okumuş olur.”
Augustinus
Augustinus
25 Ağu 2010
22 Ağu 2010
10 Ağu 2010
Altyazıda Dehşet!
Yabancı filmlere altyazı hazırlayan ve sonsuz rahatlıkta sallayan arkadaşlara selam olsun:)
When I got a job in Ann Arbor Daily Telegram...
Salla altyazıyı: Bir işe girmiş telegram gibiyim....
Jesus!
Salla altyazıyı: Onu gördün mü?....
What are you waiting for?
Salla altyazıyı: Kim ateş ediyor?
I salute you!
Salla altyazıyı: İzolasyon....
aynı film yarım saat sonra...
I salute you!
Salla altyazıyı: Sana inanıyorum.
Outstanding!
Salla altyazıyı: Seni Dışlarım.
Accross the street there is a shop.
Salla Altyazıyı:Yolun karşısında biri vuruluyor.
When I got a job in Ann Arbor Daily Telegram...
Salla altyazıyı: Bir işe girmiş telegram gibiyim....
Jesus!
Salla altyazıyı: Onu gördün mü?....
What are you waiting for?
Salla altyazıyı: Kim ateş ediyor?
I salute you!
Salla altyazıyı: İzolasyon....
aynı film yarım saat sonra...
I salute you!
Salla altyazıyı: Sana inanıyorum.
Outstanding!
Salla altyazıyı: Seni Dışlarım.
Accross the street there is a shop.
Salla Altyazıyı:Yolun karşısında biri vuruluyor.
7 Ağu 2010
Sevdiğim Resimler
Ön-Rafaelit (Pre-Raphaelite) akımının bir gövde gösterisi..Figür,kıyafet,bitkiler,gökyüzü ve uzaklardaki Surrey manzarası gerçeğe birebir uygun..
Sene 1857..
The Stonebreaker-John Brett
Sene 1857..
3 Ağu 2010
9 May 2010
28 Nis 2010
2 Nis 2010
Beagle
Beagle herkesi seven, nazik, tatlı, hayat dolu ve meraklı bir köpektir. Mutlulukla kuyruk sallar, sosyaldir, cesurdur ve akıllıdır. Sakin ve sevecendir. çocuklarla mükemmel anlaşır, genelde diğer köpeklerle de arası iyidir, ama kedi gibi diğer hayvanlarla ve ev hayvanlarıyla küçüklükten beri sosyalleşmemişlerse yalnız bırakılmamalıdır.
Beaglelar ne istediklerini bilirler. Kararlıdırlar, gözlemcidirler ve sakin, sıkı bir şekilde terbiye edilmelidirler. Bu cins yalnız bırakılmayı sevmez. Eğer uzun süre evde olmayacaksanız, iki tane almanız tavsiye edilir. Genellikle Beagle yüksek sesle ulur.
Beagle'lar kendi burunlarının dikine gitmeye eğilimlidirler. Eğer etrafı çevrili olmayan bir alanda onları serbest bırakırsanız, çevreyi keşfetmek için uzaklaşabilir.
Tüyleriyle ayırt edilebilen iki ayrı tipi vardır. Biri yumuşak, diğeri sert tüylüdür.
Neler Yapar? Yaban tavşanı, sülün ve bıldırcın avında uzmanlaşmıştır. Ancak balık avında da kullanılır. İnsana eşlik eden köpek olarak da olumlu bir şöhrete sahiptir.
Ayrıca mükemmel bir narkotik arama köpeği ve harika bir aile dostu olmuştur.
çok aktif olan bu ırk evde yaşayabilir. Ancak aktivite için haraket edebileceği bir ortama ihtiyacı vardır.
çok aktif olan bu ırk evde yaşayabilir. Ancak aktivite için haraket edebileceği bir ortama ihtiyacı vardır.
Enerjik bu köpeğe mutlaka oynayabileceği bir alan bulunmalı ve düzenli günlük yürüyüşler yaptırılmalıdır. Ancak tasmasız dolaştırılması tavsiye edilmez. çünkü başka hayvanların peşinden gidebilir.
1 Nis 2010
28 Mar 2010
Söz
Akılsız adam ne affeder ne unutur; saf yürekli adam önce affeder sonra unutur; bilge ise affeder ama hiçbir zaman unutmaz.
Thomas S. Szasz
Thomas S. Szasz
27 Mar 2010
Kariye
Bizans'ın başbakanı Metokhites, onarıp birbirinden değerli mozaikler yaptırdığı Chora Kilisesi'nin (Kariye Müzesi) yüzlerce yıl ayakta kalmasını sağlasa da kendisini bekleyen hazin sondan kaçamamış. Geçmişi 6'ncı yüzyıla kadar uzanan Fatih'teki Chora Manastırı Kilisesi, Bizans Başbakanı Theodoros Metokhites sayesinde bugünlere ulaştı.
Theodoros Metokhites'in hikayesi oldukça dramatik. İmparatoniçe Theodora'nın yakını olan Aziz Theodoros, Aziz Babylas ve müritlerinin kemiklerinin gömüldüğü, Hıristiyanlarca kutsal bölge olarak kabul edilen Chora'ya bir manastır yapıyor. Depremler ve isyanlar gören manastır defalarca tahrip oluyor ve yenileniyor. Theodoros Metokhites, kiliseyi günümüze kadar taşıyacak şekilde onarıyor, bakımını yaptırıyor.
Zamanla büyük bir güç ve servete kavuşan Metokhites'in en büyük hayali saray benzeri evine çok yakın olan Chora Manastırı'nı ayağa kaldırmaktı. 1316'da Chora ile ilgilenmeye başlayan Metokhites, 5 yılda onarımı tamamladı. Yapı daha sağlam bir hale getirilirken içi de muhteşem mozaik ve freskolarla süslendi. İpeksi dokumalarla zenginleştirilen kiliseye kütüphane de kuruldu. Metokhites, bazı mülkleri de kilise için bağışladı. Metokhites, başbakanlığı döneminde hakkında çıkan iddialarla zamanla halkın nefretini kazandı. Mallarına el konulan ve vergi ve hukuk sistemini yozlaştırmakla suçlanan Metokhites'in evi ateşe verildi ve fakir bir keşiş olarak Dimetoka'ya sürgün edildi. İki yıl burada kalan Metokhites, onarıp süslediği Chora'da hapis hayatı yaşamak kaydıyla Constantinopolis'e dönmek istedi ve bu isteği kabul edildi.
Kariye, tipik Bizans yapısıdır. Dışarıdan tuğla duvarlarıyla oldukça sade görünmekle birlikte içi en süslü kiliselerden biridir. Mozaik ve freskoları Bizans resim sanatının son dönemine ait (14. yy.) en güzel örnekleridir.
26 Mar 2010
Taş Kağıt Makas
Farklı olduğunuzda, bazen sizi olduğunuz gibi kabul eden milyonlarca insanı görmezsiniz. Tek fark ettiğiniz, bunu yapmayan kişidir.
Jodi Picoult, Taş Kağıt Makas
Jodi Picoult, Taş Kağıt Makas
25 Mar 2010
Sevdiğim Resimler
Brueghel'in aylara dair resim serisinin ilki..Ocak ayında üç avcı sadece bir tavşanla dönmektedir. Yorgun köpekler soğuktan titrer. Resim iki soğuk renk- kar beyazı ve göğün uçuk yeşili-hakimiyetindedir.
The Hunters in the Snow/January-Brueghel the Elder
Kış uyku ve ölüm getirir....
Sene 1565.........
Changeling-Sahtekar
Bir Clint Eastwood filmi. Hikaye gerçek ve çok ilginç, o derece ki "bu kadarı ancak filmlerde olur" diyeceğiniz cinsten...Ancak oyunculuk ve yönetmenlik açısından bu güzel konu iyi değerlendirilememiş. Yine de Angelina Jolie'nin nispeten göz dolduran performanslarından..John Malkovich ise bu kez tam bir hayal kırıklığı.
Changeling-Sahtekar
Eastwood'un en iyi filmi bence hala Bridges of Madison County.......İzleyiniz...
Rezervasyon Yapmayın!
Catherine Zeta-Jones iyi bir projede rol alamadan emekli olacak gibi.. Aşk Tarifi gibi yaratıcı bir isimle vizyonda yer alan film için vakit kaybetmeye değmez. Rezervasyon filan yapmayın.
Şiddetin Tarihçesi
Küçük bir kasabada lokanta işleten Tom Stall'un aslında kim olduğu, olaylar geliştikçe anlaşılır.
Filmden akılda kalan tek şey William Hurt'ün kısa ama etkileyici performansı.
Filmden akılda kalan tek şey William Hurt'ün kısa ama etkileyici performansı.
24 Mar 2010
İnek Ve Şirketler
GELENEKSEL KAPİTALİST ŞİRKET
İki ineğiniz vardır. Birini satar bir öküz
alırsınız.Bir yandan ineği sağarken yeni
buzağıları büyütürsünüz.Hem inek hem süt
satmaya başlarsınız.
Bir süre sonra emeklilik yaşınız gelir.
Emekliliği erteler, ama ilk kalp krizinde
ölürsünüz.
BİR AMERİKAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Birini satar, öbürünü
iki kat süt üretmesi için zorlarsınız.
O inek de ölünce, Bu işi Çin'de yapmaya
başlarsınız.
BİR FRANSIZ ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Neden üç ineğiniz yok
diye greve girer,protesto gösterileri
düzenlersiniz.
BİR İTALYAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Ama nerede olduklarını
bilmiyorsunuzdur.Yemek molası verir,
spagetti yer, şarap içersiniz.
BİR ALMAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Gen mühendisleriniz
onların 100 yıl yaşamasını,yılda bir kere
yemek yemelerini sağlar.Ama hep iki inekte
kalırsınız.
BİR İNGİLİZ ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.İkisi de Deli Dana olur.
Kraliçeyi kutsar, hükümeti suçlarsınız.
BİR AVUSTURYA ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.İneklerden şnitzel,
sütten bira yapmayı düşünürsünüz.
Kırlara çıkar müzik dinlersiniz.
BİR İSVİÇRE ŞİRKETİ
Üçbin ineğiniz vardır.Hiçbiri sizin değildir.
Sahiplerinden her yıl acayip para kesersiniz.
BİR RUS ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Bir de sayarsınız ki beş
ineğiniz var.Bir daha sayarsınız kırkiki
ineğiniz var.Bir daha sayarsınız oniki
ineğiniz var.Votka içmeye devam edersiniz.
BİR İSRAİL ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Kısa sürede kibutzlarda
1000 ineğiniz olur.
Bütün dünyaya inek satarsınız.Filistin'de
hala bir tane bile inek yoktur.
BİR JAPON ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Onların onda biri boyutta
olmasını ve 100 katı daha fazla süt vermesini
sağlarsınız.Fazla yeriniz olmadığı için onları
Çin'e gönderir,üretime orada devam edersiniz.
BİR ÇİN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Bu iki ineği üçyüz kişi
sağmaya çalışır.Bunu haber yapan muhabiri
tutuklatırsınız
BİR HİNT ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Onlara taparsınız.
BİR TÜRK ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Sağıp da süt elde etmek
aklınıza gelmez. Birini bir başkasına satarsınız.
Kalanı yabancılara pazarlarsınız. Sonrada Devlete
gidip hiç ineğim yok dersiniz.
İki ineğiniz vardır. Birini satar bir öküz
alırsınız.Bir yandan ineği sağarken yeni
buzağıları büyütürsünüz.Hem inek hem süt
satmaya başlarsınız.
Bir süre sonra emeklilik yaşınız gelir.
Emekliliği erteler, ama ilk kalp krizinde
ölürsünüz.
BİR AMERİKAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Birini satar, öbürünü
iki kat süt üretmesi için zorlarsınız.
O inek de ölünce, Bu işi Çin'de yapmaya
başlarsınız.
BİR FRANSIZ ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Neden üç ineğiniz yok
diye greve girer,protesto gösterileri
düzenlersiniz.
BİR İTALYAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Ama nerede olduklarını
bilmiyorsunuzdur.Yemek molası verir,
spagetti yer, şarap içersiniz.
BİR ALMAN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Gen mühendisleriniz
onların 100 yıl yaşamasını,yılda bir kere
yemek yemelerini sağlar.Ama hep iki inekte
kalırsınız.
BİR İNGİLİZ ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.İkisi de Deli Dana olur.
Kraliçeyi kutsar, hükümeti suçlarsınız.
BİR AVUSTURYA ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.İneklerden şnitzel,
sütten bira yapmayı düşünürsünüz.
Kırlara çıkar müzik dinlersiniz.
BİR İSVİÇRE ŞİRKETİ
Üçbin ineğiniz vardır.Hiçbiri sizin değildir.
Sahiplerinden her yıl acayip para kesersiniz.
BİR RUS ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Bir de sayarsınız ki beş
ineğiniz var.Bir daha sayarsınız kırkiki
ineğiniz var.Bir daha sayarsınız oniki
ineğiniz var.Votka içmeye devam edersiniz.
BİR İSRAİL ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Kısa sürede kibutzlarda
1000 ineğiniz olur.
Bütün dünyaya inek satarsınız.Filistin'de
hala bir tane bile inek yoktur.
BİR JAPON ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Onların onda biri boyutta
olmasını ve 100 katı daha fazla süt vermesini
sağlarsınız.Fazla yeriniz olmadığı için onları
Çin'e gönderir,üretime orada devam edersiniz.
BİR ÇİN ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır.Bu iki ineği üçyüz kişi
sağmaya çalışır.Bunu haber yapan muhabiri
tutuklatırsınız
BİR HİNT ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Onlara taparsınız.
BİR TÜRK ŞİRKETİ
İki ineğiniz vardır. Sağıp da süt elde etmek
aklınıza gelmez. Birini bir başkasına satarsınız.
Kalanı yabancılara pazarlarsınız. Sonrada Devlete
gidip hiç ineğim yok dersiniz.
Gemi
İnsan gemi gibidir. Rotasını değiştirmek, fırtınaya katlanmak veya sakinleşerek beklemek arasında bir seçim yapması gerektiğinde, kararı kendisi değil, ya rüzgar ya deniz ya da hiç beklenmeyen başka şeyler etkiler.
Gilbert Sinoue
Gilbert Sinoue
21 Mar 2010
Avatar
Filmin süper kısa özeti şudur: Pandora isimli gezegende bolca bulunan ve kilosu 20 milyon dolar eden Unobtanium madeninin peşine düşen insan ırkı, Pandora'nın yerli halkına karşı her türlü savaş taktiğini kullanmaktadır.
3 boyutlu teknik sonuna kadar kullanılmış olmakla birlikte, Pandora, neon ışıklarıyla bezenmiş bir sokak gibi duruyor.Gezegende yaşayan yaratıklar yıllardır Hollywood sinemasında kullanılan uçan canavar kuşların ötesine geçmemiş.Heryerde neon renkler ve neon yaratıklar cirit atıyor.
Konuya gelince, Pandoralıların yerine kızılderilileri, saldıran dünyalı insanlar rolüne de amerikalıları yerleştirin işte size klasik bir kovboy filmi. Kötü insanlardan bir kahraman çıkar ve kızılderililere stratejik liderlik yapar ve onları kurtarır.
Kovboy filminde bütün kızılderililerin amerikan jestleri ile konuştuğunu, amerikan mimikleri yaptığını düşünün. Üstelik bu kızılderililerin afrikalı aksanı ile ingilizce konuştuğunu tahayyül edin. Buyrun size Avatar!
Film boyunca afro-amerikan aksanlı pandoralılar pür amerikan jest ve mimiklerinden hiç ödün vermeden ormanda koştururken, oturur vaziyette ellerini iki yana açarak bedenleriyle sağa sola sallanması ve
bir ağızdan ayinsel sesler çıkarmaları şeklindeki Hollywood'un bir türlü başka biçimini hayal edemediği
"standart yerli ayini sahnesi" klişeye tüy dikmiş.
Konu o kadar uzamış ki bir süre sonra ne kuşların sırtında uçan yerliler, ne voltran suretinde yerlilere saldıran
makineler seyirciyi oyalamaya yetmiyor.
Herkesin keyfi yerinde!
Film: Herkesin keyfi yerinde
Robert De Niro(Frank) eşini yeni kaybetmiş bir emeklidir. Dört çocuğu farklı yerlerde kendi hayatlarını sürdürmekte, kendisi de günlerini bahçe ve evle ilgilenerek geçirmektedir. Tatilde çocuklarla kısa bir süre de olsa bir araya geleceğini umarak hazırlanırken, hiçbirinin gelmeyeceğini öğrenir. Ve onlara her birinin yaşadığı farklı şehirlerde sürpriz ziyaretler yapmak için yola koyulur.
Film ilerledikçe, ne babanın bu davranışının, ne de çocuklarının birbirleriyle ve ebeveynleri ile ilişkilerinin amerikan yapısı ile hiç de uyuşmadığı hissi uyanıyor. Sanki karakterler ülkeye dışarıdan monte edilmiş gibi hareket ediyorlar. Amerikan dünyasındaki “birbirini rahat bırakmak, birbirinin işine burnuna sokmamak” kalıpları filmde hiç yok. Dolayısıyla ilişkiler ve sürpriz ziyaretler, sorunlu kardeşi kurtarmak için gösterilen çabalar ile bu çabanın babayı üzmemek için ondan saklanması gibi motifler amerikan kalıplarına ne kadar ters ise, Akdeniz coğrafyasına o kadar yakın..
Sürpriz ziyaretler sürdükçe aslında çocuklarının gerek hayata bakışlarının gerekse kariyerlerinin kendisine söylediklerinden çok farklı konumlarda olduklarını keşfeden Frank, yine de gerçekten onları tanımış olmanın mutluluğunu yaşıyor.
İzledikten bir süre sonra ,filmin İtalyan orijinalinin yeniden çevrimi olduğunu öğrenince, karakterlerin coğrafyaya uyumsuzluğu meselesi de kendiliğinden çözüldü.(Stanno Tutti Bene,1990 yılı yapımı yönetmen Giuseppe Tornatore, başrolde Marcello Mastroianni)
Sonuçta ismine aldanarak hafif bir amerikan komedisi seyredeceğini düşünenler çok fena yanılıyor. Ebeveynlerin evlatları için kendi düşüncelerinde yarattıkları mutlu ve başarılı hayatların aslında ne kadar farklı olabildiği ve bu gerçekle yüz yüze gelindiğinde yaşananlar asıl konu. Bu arada Robert De Niro önceki "sıkı polis" vb rollerinden çok farklı, karizmatik olmaktan çok uzak ortalama bir ebeveyni canlandırmada, zaten efsane olmuş oyunculuğunu, son yıllarda gerçekleştirdiği en iyi performansıyla bir kere daha konuşturuyor.
13 Mar 2010
Mitomani
Yalancının cezası kendisine kimsenin inanmaması değil, O'nun kimseye inanamayacak oluşudur.
Bernard Shaw
Mitomani yalan söyleme hastalığı olarak tanımlanmıştır. Hastalık ciddi boyutlarda yalanlar uydurma, bu yalanlara inanma ve çevresindekileri olabildiğince inandırma ile karakterizedir.
Mitomani çoğunlukla hastanın dikkat çekip odak noktası haline gelmek adına yapmaya başladığı yalan söyleme alışkanlığının giderek hiçbir nedene gerek duyulmadan devam etmesi ve dozunun artmasıdır. Hastalık bazen diğer ruhsal hastalıklar ya da kişilik bozuklukları ile beraber geldiğinden ilk bakışta ayırdına varılamayabilir. Mitomaninin en çok eşlik ettiği hastalık histrionik kişilik bozukluğudur. Bu hastaların tek amacı vardır odak noktası olmak. Dikkatleri üzerine çekmek için yoğun bir istek ve arzu duyan kişi bunu başarabilmek adına olayları inanaılmayacak derecede büyütmeye, abartmaya, dramatize etmeye başlar. Bunu sağlamak için de mecburen yalan söyler.
Mitomaniye yakalanmış kişi ile yaşamak zordur. Sürekli ve nedensiz üstelik aşikar yalanlarına inanmamanız onu üzüntüye, isyana sevk eder. Zaten uzunca bir süre ona inanır hatta yalanlarına katılırsınız istemeden de olsa. Evlilik hayatları yalan üzerine kuruludur. Çoğu zaman eşlerinin de yalan söylemeye başladığı görülür. Zaten o uyum süreci olmadan bu hastalarla birliktelik imkansız olduğundan yalan söylemeyi öğrenemeyen eş hastayla boşanma aşamasına gelir. Bu tip hastaların yetiştirdiği çocuklarda yalan söyleyerek büyümeye alışabilirler.
Mitomanili hasta yalan söylemenin boyutunu ne kadar arttırabilir? İşte bu noktada sağlıklı bireyin mantığı cidden duruyor. Basit yalanlardan fantastik dünya hayallerine kadar uzanabilen bir yelpazedir bu. Otururken birden bire size dün bayıldım. Yere düştüm çenem kırıldı diyebilir. Oysa dün tüm gün sizin yanınızdadır. 9 aylık gebelik sürecini bitirmiş mitomanili hasta kendisine doğum yaptıran kadın doğum uzmanını erken doğum yaptığına inandırmaya çalışabilir. Başarılı olamayıp inanılmadığını görünce kendisine inanmayan kişilerle ilşkilerini keser. Tabi öncesinde hala etrafında insanlar kalmışsa.
Çok basit şeyler için gereksiz yere yalan söyler. Mitomanlar, yalan söylerken kandırmak amacında değildirler. Üstelik yalanları son derece gelişigüzel ve umarsızdır, bu sebeple nasıl toparlayacakları hakkında bir planları yoktur.
Mitomaniye Sebep Olan Psikiyatrik Sorunlar Nelerdir?
Kişilik bozuklukları,Narsistik kişilik,Asosyal kişilik,Histerik (histriyonik) kişilik,Çocukluk yıllarında istismara uğramış olmak
Sevdiğim Resimler
Sembolist dönemin etkisinde ve derin bir maneviyat içinde yaptığı resimde, uhrevi dünyanın zamandan bağımsız sükunetine,yalnızca usul usul yere düşen yapraklar mani olmaktadır.
Albert Lorieux-Solitude
Sene 1909.
11 Mar 2010
Suskunlar
"Senin buraya gelmenin sebebi sadece bizim 'Gel' dememiz değil, ayrıca onların sana 'Git' demeleri. Hiç kimseye 'kötüdür' deme. Aslında onlar, bilmeden iyilik eden insanlardır."...
Suskunlar-İhsan Oktay Anar..Hamuşan(Suskunlar)
Susmuşların Yeri -Galata Mevlevihanesi
Galata Kulesi
"Gala" sözcüğü Rumca "süt" anlamına gelir; Galata'nın adının semtteki süthanelere gönderme yaparak türetildiği söylenirse de bu görüşü destekleyen tarihsel destekler bulunamamıştır.
Galata'nın İtalyanca "denize inen yol" anlamına gelen galata kelimesinden de türemiş olması muhtemeldir.
Galata Kulesi 1384 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapıldı.
Cenevizliler’in savunma amaçlı olarak inşa ettikleri kule 16. Yüzyılda tersanede çalıştırılan esirlerin barınağı olarak kullanıldı.Kulenin yüksekliği ise 60 m.’dir.
Hala İstanbul'un tarihi ile yaşayan en eski semtlerinden biridir Galata.
Galata'nın İtalyanca "denize inen yol" anlamına gelen galata kelimesinden de türemiş olması muhtemeldir.
Galata Kulesi 1384 yılında Galata denen Ceneviz kolonisinin surları arasındaki en yüksek noktaya yapıldı.
Cenevizliler’in savunma amaçlı olarak inşa ettikleri kule 16. Yüzyılda tersanede çalıştırılan esirlerin barınağı olarak kullanıldı.Kulenin yüksekliği ise 60 m.’dir.
Hala İstanbul'un tarihi ile yaşayan en eski semtlerinden biridir Galata.
10 Mar 2010
Wang-Fo Nasıl Kurtuldu
"Yaşlı ressam Wang-Fo'yla çırağı Ling,Han Krallığı'nın yollarında ilerliyorlardı. Yavaş yol alıyorlardı, çünkü Wang-Fo geceleri gezegenleri, gündüzleriyse kızböceklerini seyretmek için duraklıyordu. Yükleri hafifti; çünkü Wang-Fo eşyaların kendilerini değil, imgelerini severdi ve dünyada, fırçaların, çini mürekkeplerinin, lake boya kutularının dışında hiçbir şeyin sahiplenilecek kadar değerli olmadığını söylerdi. Yoksuldular, çünkü Wang-Fo resimlerini bir tas arpa çorbasıyla takas eder, gümüş paraları küçümserdi. Sırtındaki eskiz dolu torbanın ağırlığı altında ezilen çırağı Ling, gökkubbeyi taşırmışcasına saygıdan iki büklüm olurdu; çünkü Ling`e bakılırsa, bu torba, kar altında dağlar, baharda ırmaklar, yaz mehtabının yüzüyle doluydu."
Marguerite Yourcenar/Doğu Öyküleri
Marguerite Yourcenar/Doğu Öyküleri
Bozkırkurdu'ndan
"Yüzlerce değişik ağacın, binlerce tür çiçeğin, sayısız meyve ve sebze türlerinin olduğu bir bahçe düşleyin. Bu bahçenin sorumlusu olan bahçıvanın da yenir ve yenemez ayrımından başka bir tanım bilmediğini. Bu durumda bahçenin onda dokuzu ona göre işe yaramaz, öyle olunca da en güzel çiçekleri yolup en soylu ağaçları keser, belki de lanetleyip kötü gözle bakar onlara."
Herman Hesse/Bozkırkurdu
Herman Hesse/Bozkırkurdu
Dünya Hali
Çingene benleri, ne dersiniz, pembe olmalıydı, değil mi?
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki.
Can Yücel
Ama dünyada her şey olması gerektiği gibi olmuyor ki.
Can Yücel
İçlerdeki ev kadını aslanı
Her çalışan kadının gönlünde azılı bir ev kadını yatar” demişti pek yakın olmayan bir dostum. (Çaktırmayın, kim olduğunu hatırlamıyorum, inşallah meşhur bir yazar değildir..)
Mesele şu: Dünyada iki tip kadın var. Ta başından beri çalışmak istemediğini, evlenip evde oturmak istediğini, çoluk çocuk büyütmek istediğini ilan etmiş, bütün planlarını buna göre yapmış, tez zamanda iyi bir koca bulmuş kadın ile...
30 yıl boyunca bunun aksini söylemiş, kadın ille de çalışmalıdır, sırf parası için değil, özgüveni, zihinsel gelişimi ve çocuklarına örnek olması bakımından da iyidir çalışmak deyip har har da har har... Her allahın günü sabahın köründe kalkıp işine gücüne koşturup...
Sonra bir gün “Yetti be! Çalışmak istemiyorum, evde oturup KEK yapmak istiyorum!” diyen kadın..
Özetlersek her kadın aslında ev kadını olmak ister ama kimisi bunu başından beri bilir kimisi çok sonra fark eder... Mesela emekli olduktan sonra..
Şöhret budalası bizim gibi tipler emekli de olamaz. (bkz: Ölene kadar yazanlar A.Ş.)
Hayatı boyunca bir güncük bile çalışmamış kadınlar var... Tek bir liracık kazanmamış...
Tek bir dakikacık “ işimden olursam nice olur halim/halimiz” diye kaygulanmamış...
Rekabet denilen o korkunç çarkında içinde öğütülmemiş...
Yaratıcı olacağım diye midesine kramplar girmemiş... Beynini geri zekalı bir söz gelimi müdür yüzünden patlatmamış...
Patrondan “performans” azarı işitip üç gün üç gece uykusuz kalmamış... Şişmanlıyorum, yaşlanıyorum, çirkinleşiyorum, unutkanlaşıyorum, tamamdır benim işim dememiş...
Lokantasına/oteline/dükkanına müşteri geldi gelmedi diye saçını başını yolmamış...
İşçi çıkarmak zorunda kalmamış.. Borç almamış, borç vermemiş.. Banka hesabı bile açmamış.. Evet bunları tek güncük bile yapmamış kadınlar var.
Elbette kocaları için endişelenmişlerdir ama ah yok mu o “Ahmet, Mehmet nasılsa bir yolunu bulup halleder” güvencesi?!?
Ulan hepsi de mi mutsuz baba?! Beni böyle yetiştirdin iyi halt ettin. Babamın beyin yıkamaları yüzünden ( muhakkak surette okuyacaksın, muhakkak surette çalışacaksın, asla koca parası yemeyeceksin, katiyen başkasına muhtaç olmayacaksın, haysiyetini asla yerlerde süründürmeyeceksin, kendine sen bakacaksın, paranı kendin kazanacaksın vs vs) eve bakabilen koca denen kavramı bile gelişmedi bende.. Dünyada böyle güzel kocaların varlığını 30 yaşında falan fark ettim ben. Aaa eve bakabiliyormuş adamlar!?!
Babam yüzünden (nasıl bir korku ve paranoya yarattıysa) 15 yaşımdan beri çalışıyorum. 15 yaşında Kuşadası’nda bir kazakçı dükkanında tezgahtarlık yapmış adamım ben! Tek bir tane satamadım ayrı.. Ama denedim.
Dur duraksız 25 yıldır çalıştığımı fark ettim. Kendi param dışında kimsenin parasını yemediğimi, tek bir gün bile gelecek kaygısız yaşamadığımı, amaaan nasılsa o var diyemediğimi...
Düşünürsek aslında çok acayip bir şey bu. Büyürse bakar diyeceğim bir çocuğum da yok.. Kendi kendimi mahkum ettiğim çok garip bir yalnızlık. Kızları büyütürken babam gibi yapmayın. Kocana güven gerisini merak etme sen demek ne kadar yalnışsa öbür türlüsü de yanlış. Tamam kızları okutalım, çalışsınlar falan da benimki gibi bir tek ağaç olma takıntısı da iyi değil. Bırakın güvenebileceği birileri de bulsun. Dünyada güvenilecek kocalar olduğunu da bilsin.
Bir yere yaslanmak, en azından bir süreliğine çok da kötü bir şey değil.
M.Tönbekici-Vatan
Mesele şu: Dünyada iki tip kadın var. Ta başından beri çalışmak istemediğini, evlenip evde oturmak istediğini, çoluk çocuk büyütmek istediğini ilan etmiş, bütün planlarını buna göre yapmış, tez zamanda iyi bir koca bulmuş kadın ile...
30 yıl boyunca bunun aksini söylemiş, kadın ille de çalışmalıdır, sırf parası için değil, özgüveni, zihinsel gelişimi ve çocuklarına örnek olması bakımından da iyidir çalışmak deyip har har da har har... Her allahın günü sabahın köründe kalkıp işine gücüne koşturup...
Sonra bir gün “Yetti be! Çalışmak istemiyorum, evde oturup KEK yapmak istiyorum!” diyen kadın..
Özetlersek her kadın aslında ev kadını olmak ister ama kimisi bunu başından beri bilir kimisi çok sonra fark eder... Mesela emekli olduktan sonra..
Şöhret budalası bizim gibi tipler emekli de olamaz. (bkz: Ölene kadar yazanlar A.Ş.)
Hayatı boyunca bir güncük bile çalışmamış kadınlar var... Tek bir liracık kazanmamış...
Tek bir dakikacık “ işimden olursam nice olur halim/halimiz” diye kaygulanmamış...
Rekabet denilen o korkunç çarkında içinde öğütülmemiş...
Yaratıcı olacağım diye midesine kramplar girmemiş... Beynini geri zekalı bir söz gelimi müdür yüzünden patlatmamış...
Patrondan “performans” azarı işitip üç gün üç gece uykusuz kalmamış... Şişmanlıyorum, yaşlanıyorum, çirkinleşiyorum, unutkanlaşıyorum, tamamdır benim işim dememiş...
Lokantasına/oteline/dükkanına müşteri geldi gelmedi diye saçını başını yolmamış...
İşçi çıkarmak zorunda kalmamış.. Borç almamış, borç vermemiş.. Banka hesabı bile açmamış.. Evet bunları tek güncük bile yapmamış kadınlar var.
Elbette kocaları için endişelenmişlerdir ama ah yok mu o “Ahmet, Mehmet nasılsa bir yolunu bulup halleder” güvencesi?!?
Ulan hepsi de mi mutsuz baba?! Beni böyle yetiştirdin iyi halt ettin. Babamın beyin yıkamaları yüzünden ( muhakkak surette okuyacaksın, muhakkak surette çalışacaksın, asla koca parası yemeyeceksin, katiyen başkasına muhtaç olmayacaksın, haysiyetini asla yerlerde süründürmeyeceksin, kendine sen bakacaksın, paranı kendin kazanacaksın vs vs) eve bakabilen koca denen kavramı bile gelişmedi bende.. Dünyada böyle güzel kocaların varlığını 30 yaşında falan fark ettim ben. Aaa eve bakabiliyormuş adamlar!?!
Babam yüzünden (nasıl bir korku ve paranoya yarattıysa) 15 yaşımdan beri çalışıyorum. 15 yaşında Kuşadası’nda bir kazakçı dükkanında tezgahtarlık yapmış adamım ben! Tek bir tane satamadım ayrı.. Ama denedim.
Dur duraksız 25 yıldır çalıştığımı fark ettim. Kendi param dışında kimsenin parasını yemediğimi, tek bir gün bile gelecek kaygısız yaşamadığımı, amaaan nasılsa o var diyemediğimi...
Düşünürsek aslında çok acayip bir şey bu. Büyürse bakar diyeceğim bir çocuğum da yok.. Kendi kendimi mahkum ettiğim çok garip bir yalnızlık. Kızları büyütürken babam gibi yapmayın. Kocana güven gerisini merak etme sen demek ne kadar yalnışsa öbür türlüsü de yanlış. Tamam kızları okutalım, çalışsınlar falan da benimki gibi bir tek ağaç olma takıntısı da iyi değil. Bırakın güvenebileceği birileri de bulsun. Dünyada güvenilecek kocalar olduğunu da bilsin.
Bir yere yaslanmak, en azından bir süreliğine çok da kötü bir şey değil.
M.Tönbekici-Vatan
Sevdiğim Resimler
Amerikalı sanatçı Sargent'in ismini popüler bir şarkıdan alan bu tablosu, ışığı kullanmadaki başarısında bir zirvedir. Arkadaşının kızları Polly ve Dolly'nin resmi üzerinde her akşam sadece 10 dakikalığına, ışığın mükemmel olduğu vakitlerde çalışarak üç ayda bitirdi. Sene 1885....
Carnation, Lily, Lily, Rose-John Singer Sargent
9 Mar 2010
Sevdiğim Resimler
İkarus Yunan mitolojisinde Dedalus'un oğlu...İkarus ve bilge babası doğal bir labirente kapatılır. Babası oğluna balmumundan bir çift kanat yapar ve yolu havadan bulmasını ister. Uçmanın ve güneşin güzelliğine hayran kalan İkarus güneşe yaklaşır ve balmumu erir.
Resim genç İkarus'u gökyüzünden denize düşerken-sağ altta tek bacağı deniz yüzeyinde- gösterir. Brueghel, İkarus'un öyküsüne dair hiç bir şey anlatmaz; yani genç adamın uçabilmek için balmumundan kanatlarını takışı ve güneşe doğru yükseldikçe balmumunun eriyişine dair. Tersine İkarus'un tabloda önemsiz bir yer kaplaması ve halkın günlük yaşamına devam ederken bu efsanevi olayla ilgilenmiyor şekilde resmedilmesi Brueghel'in resim anlayışını pek de güzel anlatır bize.Yıl 1555...
İkarus'un Düşüşü-Brueghel the Elder
8 Mar 2010
İş yerinde huzur böyle bozuluyor!
İngiliz Reuters ajansı, Opinium (Fikirler) araştırma kuruluşunun ankentinin ortaya çıkardığı "işyerinde en beğenilmeyen halleri" yayımladı.
Buna göre, ankete katılan bin 836 kişiden 10’u "bu haller yüzünden işi terk etmek" zorunda dahi kaldı, üçte ikisi "lüzumsuz işyeri stresine" maruz kaldığını belirtti.
İngiliz araştırmasına göre, en rahatsız edici 10 hal şöyle sıralanıyor:
1- Dedikoducu, kasvetli "vıdı vıdı" konuşmaları,
2- Bilgisayarların ağır çalışması, bozulması,
3- İşyerinde alçak sesle konuşarak dedikodu yapmak,
4- Her gün "incir çekirdeğini doldurmayan" sıradan konulardan, nesnelerden bahsetmek,
5- Telefonda aşırı yüksek sesle konuşmak,
6- Bürolarda sağlık, emniyet tedbirleri üzerinde aşırı durulması,
7- Tuvalet adabında eksiklik,
8- Vaktinde toplantıya gelmemek,
9- İşyerinin küçük mutfaklarını özensiz kullanmak, etrafın derli toplu oluşuna dikkat etmemek,
10- Havanın durumuna göre klimaların soğuk-aşırı soğuk çalıştırılması.(aa)
Radikal
Buna göre, ankete katılan bin 836 kişiden 10’u "bu haller yüzünden işi terk etmek" zorunda dahi kaldı, üçte ikisi "lüzumsuz işyeri stresine" maruz kaldığını belirtti.
İngiliz araştırmasına göre, en rahatsız edici 10 hal şöyle sıralanıyor:
1- Dedikoducu, kasvetli "vıdı vıdı" konuşmaları,
2- Bilgisayarların ağır çalışması, bozulması,
3- İşyerinde alçak sesle konuşarak dedikodu yapmak,
4- Her gün "incir çekirdeğini doldurmayan" sıradan konulardan, nesnelerden bahsetmek,
5- Telefonda aşırı yüksek sesle konuşmak,
6- Bürolarda sağlık, emniyet tedbirleri üzerinde aşırı durulması,
7- Tuvalet adabında eksiklik,
8- Vaktinde toplantıya gelmemek,
9- İşyerinin küçük mutfaklarını özensiz kullanmak, etrafın derli toplu oluşuna dikkat etmemek,
10- Havanın durumuna göre klimaların soğuk-aşırı soğuk çalıştırılması.(aa)
Radikal
Film....
Truly Madly Deeply
Yönetmen Anthony Minghella
Oyuncular Alan Rickman,Juliet Stevenson
The Usual Suspects
Yönetmen Bryan Singer
Oyuncular Kevin Spacey,Gabriel Byrne
Jacob's Ladder
Yönetmen Adrian Lyne
Oyuncular Tim Robbins
The Piano
Yönetmen Jane Campion
Oyuncular Harvey Keitel, Holly Hunter
Moonstruck
Yönetmen Norman Jewison
Oyuncular Cher, Nicolas Cage
Belle Epoque
Yönetmen Fernando Trueba
Oyuncular Penélope Cruz, Miriam Díaz Aroca
American History X
Yönetmen Tony Kaye
Oyuncular Edward Norton,Edward Furlong
Love Is a Many-Splendored Thing
Yönetmen Henry King
Oyuncular William Holden, Jennifer Jones
Roman Holiday
Yönetmen William Wyler
Oyuncular Gregory Peck ,Audrey Hepburn
Ryan's Daughter
Yönetmen David Lean
Oyuncular Robert Mitchum Sarah Miles
The Shining
Yönetmen Stanley Kubrick
Oyuncular Jack Nicholson
The World According to Garp
Yönetmen George Roy Hill
Oyuncular Robin Williams Glenn Close
Elizabeth
Yönetmen Shekhar Kapur
Oyuncular Cate Blanchett,Geoffrey Rush
What Dreams May Come
Yönetmen Vincent Ward
Oyuncular Robin Williams Annabella Sciorra
The French Lieutenant's Woman
Yönetmen Karel Reisz
Oyuncular Meryl Streep Jeremy Irons
A Farewell to Arms
Yönetmen Charles Vidor
Oyuncular Jennifer Jones , Rock Hudson
La Femme De Gilles
Yönetmen Frederic Fonteyne
Oyuncular Emmanulle Devos Clovis Cornillac
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)