30 Kas 2015

Bir suda iki balık kavga ediyorsa, oradan az önce uzun bacaklı İngiliz geçmiştir


Kızıldereli atasözü

Prainetos


Nefret ettiğin insanla iyi geçinme çabasına siz medeniyet diyorsunuz, ben sahtekarlık diyorum.
O yüzden anlaşamıyoruz ...

Charles Bukowski.

Mark Twain

Kendimi insanlara anlatmayı, işlerine geleni duyduklarını fark ettiğimde bıraktım...

29 Kas 2015

Zagreb

Ünlü Hırvat şairi Antun Gustav Matoš, 1972 den beri Strossmayer Geçidinden şehri seyrediyor. Ivan Kozaric'in yaptığı heykel Zagreb'in en sakin köşelerinden birinde yer alıyor.



The best education I have ever received was through travel.

Lisa Ling

Dostoyevski

Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum. Kimini kurşunlarımızla, kimini sözlerimizle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla.


Küstüm demek ne kolaydı çocukken,.
Şimdi ise alttan alıyoruz herkesi, çoğu zaman da istemeden.

Nazan Bekiroğlu.
Bir insanın gelebileceği en yüksek mertebe güvenilir insan olabilmektir...

Doğan Cüceloğlu.

Heidi’nin ayakları neden çıplaktı?



Alp’ler, peynir ve çikolatadan sonra İsviçre’nin simgelerinden biri sayılan Heidi’yi hatırlayın. Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan bu kız çocuğu, hep çıplak ayaklarıyla geçer öykülerin içinden. Onun büyükbabası olarak izlediğimiz yaşlı çiftçiyle arkadaşı Peter’in ayakkabıları varken Heidi, keskin taşların üzerinde ve soğuk havalarda bile hep çıplak ayak koşar keçilerin peşinden.
Yaratıcısı Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün bir ucunu kaldırmıştır. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları” diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.
İsviçre’nin karanlık yüzü
İsviçre’de 1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda çalışmaları yasaklandı. Ama çocuk sömürüsü için yeni bir kapı açıldı ve İsviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960’lı yılların başına kadar çocuk emeği sömürüsünün örneğine az rastlanan bir biçiminin uygulama alanı oldu. Devlete borcu bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları, yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Ancak 1974 yılında yasayla kaldırılan bu uygulamada, papazların önderliğinde ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere kiralık olarak verilir veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında, dört yaşındaki çocuklar bile, ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için satışa çıkarılırdı. Bu andan itibaren, çocukları arayan, sorunlarını dinleyen tecavüze uğradıklarında ya da işkence gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Çünkü toplumun gözünde onlar, suç işleyen, boşanan, fakir düşmüş ailelerinden “kurtarılmış” çocuklardı!
Böylece, ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, çoğu kez bir çuvaldan ibaret elbiseleri içinde hemen her zaman aç olan bu çocuklar, toplumsal hayatın olağan, sıradan bir parçası olarak kabul gördü. Bunun bir tür kölelik sistemi olduğu idrak edildikten sonra bile, uzun zamanlar boyunca İsviçre’nin konuşmaktan dahi kaçındığı bir tabu halinde üstü örtüldü.
Yüzleşme
Birkaç yıldır İsviçre toplumu bu gerçekle yüzleşmeye çağrılıyor. Çünkü köle çocuklardan bugün hayatta olanlar bu tarihsel utanca tanıklık ederek o dönemin hiç olmazsa vicdanlarda yargılanması yönünde güçlü bir kamuoyu baskısı oluşturdular.
Verdingkinder’lerin insanlık dışı yaşam koşulları ilk defa bir filme de konu edildi. Bu gerçeği yaşamış on bine yakın insanla yapılan röportajlardan doğan senaryo, Markus Imboden tarafından çekildi ve 2011 tarihinden itibaren gösterime girdi.
Film, o zamana kadar kendi gerçeklerinin kabuğunda yaşayan pek çok insanın konuşmasını sağladı.
Örneğin; Lyss’ de oturan Hugo Zingg (76) filmin gösterimin ikinci günüde ‚ “Ben de O Cehennemi Yaşadım” diyerek bir gazeteye yaşadıklarını anlattı. Tam 70 yıl sonra bu yazı sayesinde, ikisi de yıllarca köle olarak ayrı çiftlikler de birbirlerinden hiç haber almadan çalıştırılmış iki kardeş birbirlerini bulabildi. İsviçre Çiftçiler Birliği, o günkü çocuklardan özür diledi. Thurgau yönetimi, zamanında bölgede çalıştırılmış tüm çocuklar için resmi olarak özür diledi. Şimdiye kadar bu ticarete aracılık yapan rahipler adına sadece Luzern Katolik Kilisesi özür dilemiş durumda.

Dora Stettler, iki kardeşi ile birlikte Emmantel’e bir çiftliğe kiralık olarak verilir. Tarih 1934. Artık burası sizin eviniz diyerek çocukları bırakırlar. Yeni bulduğu arkadaşı Karl ile yaşamına sorunsuz ve engelsiz devam etmek istemektedir. Yedi yaşında ki Dora, annesinin bavula koymuş olduğu elbiseleri tam dört yıl giyer. Kendisine iki numara büyük gelen ayakkabısını bir numara dar gelene kadar da kullanmak zorunda kalmıştır. Babasının getirdiği kıyafetleri ise çiftlik sahibinin çocukları giyer. Babaları onları geri almak için tam dört yıl boyunca mücadele eder, sahip çıkar ve sonunda mücadelesini kazanır. Annesinden hep nefret eder. Yıllar sonra bu kitabı yazar.
Charles Probst 79 yaşında. Annesinin “çıplak ayaklı çocuk” olarak yanında çalıştığı çiftçi tarafından tecavüze uğraması sonucu doğmuş. Başka bir bakıcı aileye verilmiş. Annesinin kaderi onun da geleceği olmuş. Yıllarca saat dörtte kalkarak ot biçmiş, ahırda yaşamış, yıllarca dişlerini fırçalayamamış, iç çamaşırı olmamış, hasta olduğunda doktora götürülmemiş. Cinsel istismara uğramış. Sabahları verilen kuru ekmeği soğuk suya batırarak yemek zorunda kalmış. Uzun yıllar sakladığı bu gerçeği artık tüm İsviçre çapında yapılan toplantılarla anılarını anlatarak, soruları cevaplandırarak bu karanlık dönemin aydınlatılmasına katkıda bulunuyor.
Sevim Akyürek






27 Kas 2015

Gündoğdu-İzmit

                              2014-02-10 08.55.38
Bir şey sona ermek üzere. Oturmuş sigaranı tüttürürken, içini kemiren, seni tedirgin eden bir şey olduğunu seziyorsun. Gündelik hayatın dertleri mi seni korkutan? Hayır. Seni korkutan içindeki boşluk. Anılar yok bu şehirde..

Cesare Pavese

Anaïs Nin

I am the most tired woman in the world. I am tired when I get up. Life requires an effort I cannot make.
 İnsan o kadar çok şey atlatıyor ki, her şeyi atlatabileceği yanılsamasına kapılıyor.

 Elias Canetti

MAHLER Symphony No. 4: III. Ruhevoll

Samuel Palmer, Harvest Moon


Man is not what he thinks he is, he is what he hides.

André Malraux
Bazı gerçeklerin kimseye yararı yoktur.

Ahmet Ümit

Hopeless Wanderer

I will learn to love the skies I’m under.

Mumford &Sons

24 Kas 2015

Uzaktan bakış..


Ortalama çiftçi ortalama avcı toplayıcıdan daha fazla çalışarak karşılığında daha kötü besinlere sahip oldu. Tarım devrimi tarihin en büyük aldatmacasıdır.

Yuval Noah Harari
Eğer insanların düşündüklerini sanmalarını sağlarsanız sizi severler.Gerçekten düşünmelerini sağlarsanız sizden nefret ederler.

Marquis

Helenopolis'in Kuşları


Erik ağacı da böyledir. Ne vakit güneş açsa allanıp pullanır, bir türlü öğrenemez gerçek baharı.

Buket Uzuner

23 Kas 2015

Hepimiz Yamyamız

Geçmişteki insanların kendilerini beslemek için canlı varlıklar yetiştirdikleri ve bunları katlettikleri, parçalara ayrılmış etlerini de vitrinlerde göğüslerini gere gere sergiledikleri fikrinin, bize 16.17. yüzyıllardaki seyyahların Amerikalı, Okyanusyalı ya da Afrikalı vahşilerin yamyam sofralarında hissettikleriyle aynı tiksintiyi hissettireceği bir gün gelecektir.

Claude Lévi-Strauss

22 Kas 2015

Jorge Luis Borges


Zaman beni sürükleyen bir nehir; ama nehir benim; beni parçalayan bir kaplan; ama kaplan benim.
Beni tüketen bir ateş; ama ateş benim. Evren, ne yazık ki, gerçek; ben, ne yazık ki, Borges’im.

Julio Cortázar

İçimize yağmurlar yağsın, ferahlayalım isteği; sonunda yağsın, yağsın da toprak koksun, canlı bir şeyler evet, sonunda canlı bir şeyler koksun.

Supergirl


(Originally by Reamonn)

16 Kas 2015

İnsanlar sizi eskisi gibi kullanamadıklarında, değiştiğinizi söylerler.

Sigmund Freud
Güçlü olmak hanımefendi olmaya benzer.Birilerine öyle olduğunuzu söylemek zorundaysanız, öyle değilsinizdir.

Margaret Thatcher
Katlandığımız değil, razı olduğumuz insanlar dostlarımızdır.

İbrahim Tenekeci
AffediIen vazgeçiIendir. O, affediIdi. Çünkü ondan vazgeçiIdi!

Küçük İskender

8 Kas 2015

Dante's Paradise




Frida


Uykuların Doğusu

Çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da, bir şeyleri gördükçe, o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyordum. Masayı görmüşse masa, kitapları görmüşse kitaplar, giysileri görmüşse giysiler, duvarları görmüşse duvarlar kadar uyanıyor, diyordum söz gelimi. Bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. Ardından da, olaya bu açıdan bakıldığından, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.

Hasan Ali Toptaş

Theodore Roethke

I teach my sighs to lengthen into songs.

(Araf) Purgatory, Gustave Doré-1868

Doré, Ascent of stairs
Dante, Virgil and Statius preparing to make a bed of the stairs for the night



Bir kuş kanadının esintisinde bile dengesi bozulan bir kalp kalmıştı geriye o günlerden…


Nazan Bekiroğlu

7 Kas 2015

Huzura buradan ne kadar daha var..?

Tezer Özlü

Her şeyden ayırabilseydim kendimi.
Her şeyden, burjuva ya da küçük burjuva, Allah'ın belası gündelik düzenin üstüme saldığı her şeyden.
Dinlemeyi severim. İnsanları dikkatle dinleyerek çok şey öğrendim. Çoğu insan karşısındakini hiç dinlemez.

Ender Haluk Derince
Bütün mesela etrafındakilerin onu tanımamasındaydı, o da kendini tanıtmak için teşebbüste bulunacak adam değildi.

Sabahattin Ali
Herkes her zaman haklı. Bense, hiçbir zaman.

Vasconcelos

2 Kas 2015



Kaçmak isteyip de kaçamayan, bununla birlikte durması gereken yerde durması gerektiği gibi durmayı da beceremeyen herkes gibiyim anlayacağın!

Ali Lidar