What a strange illusion it is to suppose that beauty is goodness.
Leo Tolstoy
Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar, aslında bize sadece gidecekleri yere kadar eşlik ediyor..
29 Ara 2015
24 Ara 2015
“ Hepsi hayatının bir döneminde her şeyi geride bırakıp başka bir yerlere gitmiş, biliyor musun?” diye durdurdum onu. “ Tolstoy hariç. O da içten içe hep çekip gitmek istiyormuş ama bir türlü cesaretini toplayamıyormuş. Nihayet seksen küsür yaşında, tamamdır artık, gün bugündür diyerek pılını pırtısını toplamış ve gitmiş tren istasyonuna. Sonra tren gelmiş ama o hiç yerinden kıpırdamamış..”
“ Niye? Son dakikada vaz mı geçmiş yine?”
“ Hayır,” dedim. “ Treni beklerken ölmüş.”
Alper Canıgüz
“ Niye? Son dakikada vaz mı geçmiş yine?”
“ Hayır,” dedim. “ Treni beklerken ölmüş.”
Alper Canıgüz
19 Ara 2015
18 Ara 2015
13 Ara 2015
Anlamak affetmektir. Siz anlayıp affedersiniz, onlar anlamadıkları için hep kinlenir. Affınız bile kinlendirir birilerini. Düşmanı çok bir derviş olursunuz. Dervişliğiniz diken olur düşmanı kanatır durur. Kanı gördükçe üzülürsünüz. Siz üzüldükçe dikeniniz sivrileşir. Yapayalnız kalırsınız. Anlayışlı ve üzgün ve yapayalnız.Simsiyah bir yalnızlıkta boğulur gider hüznünüz.
Mine Söğüt
Murathan Mungan
Hangi dağın konuşmaya ihtiyacı vardır,
susmaktan yapılmıştır bazı anlar
yüksek sesle okunduğunda dağılırlar…
susmaktan yapılmıştır bazı anlar
yüksek sesle okunduğunda dağılırlar…
10 Ara 2015
6 Ara 2015
Ayağa kalk! diyorum kendime emirler yağdırarak. Dışarı çık! Yaşam dışarıda ve onun kendisini yeterince ciddiye almayanlara nasıl öfkelendiğini öğrenmiş olmalısın. Oysa tek dileğim hantal, devasa bir amip gibi burada, evim dediğim hapsedilmiş özgürlüğümde serili kalmak, bin yıl daha uyumak...
Aslı Erdoğan
Aslı Erdoğan
5 Ara 2015
Prenses Süreyya (Soraya) 1932-2001
Yıldırım aşkıyla tutulduğu İran Şahı Rıza'nın koluna, Christian Dior marka gelinliğiyle giren Süreyya, bir peri masalında yaşamayı düşlüyordu. Fakat anne olamadığı ve Şah'a çocuk veremediği için ayrıldılar. Çıktığı uzun Avrupa yolculuğunun son durağı Paris'te Süreyya'nın bundan sonra tek dostu içki şişeleriydi. Öyle ki ölüsünü bile eve gelen hizmetçisi bulmuştur.
3 Ara 2015
Mashaf-i Reş (Mushaf-i Res/Kara Kitap)
Ezidilik'te Kitab el Celve ile birlikte kutsal sayılan iki kitaptan biri. 15. yüzyılda yazıldığı tahmin edilen bu kitap, Ezidiler'in kutsal kitabıdır. "Kara Kitap" olarak da adlandırılır. Ezidilik inancına göre, Tanrı Siyah Dağ'a indiğinde Siyah Kitap doğmuştur. Kara Kitap, Kitab-ül Cilve'den daha uzundur ve bölümlere ayrılmamıştır. İlk yarısı yaratım süreci hakkında bilgi vermektedir. Beyaz İnci ve Melek-i Tavus ilk önce yaratılmıştır. Yasak meyvenin yerine buğday geçer. Havva, Adem cennetten kovulduktan sonra yaratılmıştır. Melek-i Tavus Adem'e secde etmez ve böylece Allah'ın yaptığı sınavı kazanır. Asaletini ispatlamıştır. Lanetlenmek yerine ödüllendirilir ve yaratımı Allah tarafından yapılmış olan Evren'in sürdürülmesi görevi kendine verilir.
2 Ara 2015
1 Ara 2015
30 Kas 2015
29 Kas 2015
Zagreb
Ünlü Hırvat şairi Antun Gustav Matoš, 1972 den beri Strossmayer Geçidinden şehri seyrediyor. Ivan Kozaric'in yaptığı heykel Zagreb'in en sakin köşelerinden birinde yer alıyor.
Dostoyevski
Herkesi öldürüyoruz, sevgili dostum. Kimini kurşunlarımızla, kimini sözlerimizle, kimini yaptıklarımızla ve kimini de yapmadıklarımızla.
Heidi’nin ayakları neden çıplaktı?
Alp’ler, peynir ve çikolatadan sonra İsviçre’nin simgelerinden biri sayılan Heidi’yi hatırlayın. Kırmızı yanaklı, basit elbiseli, hiç yorulmadan herkesin yardımına koşan bu kız çocuğu, hep çıplak ayaklarıyla geçer öykülerin içinden. Onun büyükbabası olarak izlediğimiz yaşlı çiftçiyle arkadaşı Peter’in ayakkabıları varken Heidi, keskin taşların üzerinde ve soğuk havalarda bile hep çıplak ayak koşar keçilerin peşinden.
Yaratıcısı
Johanna Spyri, 53 yaşında yazdığı Heidi aracılığıyla, çıplak
ayaklı çocuklar gerçeğinin üzerindeki toplumsal sır örtüsünün
bir ucunu kaldırmıştır. Heidi çıplak ayaklıydı; çünkü
çıplak ayaklar, erkek ya da kız bütün “köle çocukları”
diğer çocuklardan ayıran keskin uçurumun simgesiydi.
İsviçre’nin
karanlık yüzü
İsviçre’de
1789 yılında 14 yaşından küçük çocukların fabrikalarda
çalışmaları yasaklandı. Ama çocuk sömürüsü için yeni bir
kapı açıldı ve İsviçre, 18. yüzyılın sonundan 1960’lı
yılların başına kadar çocuk emeği sömürüsünün örneğine
az rastlanan bir biçiminin uygulama alanı oldu. Devlete borcu
bulunan ya da boşanan çiftlerin, fakir ailelerin çocukları,
yetimler, ailesi cezaevinde olan ya da kendisi suç işleyen
çocuklar, devlet ve kilise vasıtasıyla, çalıştırılmak üzere
başka ailelerin yanına yerleştirilirdi. Ancak 1974 yılında
yasayla kaldırılan bu uygulamada, papazların önderliğinde
ailelerden toplanan çocuklar çiftliklere kiralık olarak verilir
veya şehirlerde kurulan çocuk pazarlarında, dört yaşındaki
çocuklar bile, ev ve çiftlik işlerinde çalıştırılmak için
satışa çıkarılırdı. Bu andan itibaren, çocukları arayan,
sorunlarını dinleyen tecavüze uğradıklarında ya da işkence
gördüklerinde sahip çıkan olmazdı. Çünkü toplumun gözünde
onlar, suç işleyen, boşanan, fakir düşmüş ailelerinden
“kurtarılmış” çocuklardı!
Böylece,
ahırlarda hayvanlarla birlikte yaşayan, çoğu kez bir çuvaldan
ibaret elbiseleri içinde hemen her zaman aç olan bu çocuklar,
toplumsal hayatın olağan, sıradan bir parçası olarak kabul
gördü. Bunun bir tür kölelik sistemi olduğu idrak edildikten
sonra bile, uzun zamanlar boyunca İsviçre’nin konuşmaktan dahi
kaçındığı bir tabu halinde üstü örtüldü.
Yüzleşme
Birkaç
yıldır İsviçre toplumu bu gerçekle yüzleşmeye çağrılıyor.
Çünkü köle çocuklardan bugün hayatta olanlar bu tarihsel utanca
tanıklık ederek o dönemin hiç olmazsa vicdanlarda yargılanması
yönünde güçlü bir kamuoyu baskısı oluşturdular.
Verdingkinder’lerin
insanlık dışı yaşam koşulları ilk defa bir filme de konu
edildi. Bu gerçeği yaşamış on bine yakın insanla yapılan
röportajlardan doğan senaryo, Markus Imboden tarafından çekildi
ve 2011 tarihinden itibaren gösterime girdi.
Film,
o zamana kadar kendi gerçeklerinin kabuğunda yaşayan pek çok
insanın konuşmasını sağladı.
Örneğin;
Lyss’ de oturan Hugo Zingg (76) filmin gösterimin ikinci günüde
‚ “Ben
de O Cehennemi Yaşadım”
diyerek bir gazeteye yaşadıklarını anlattı. Tam 70 yıl sonra bu
yazı sayesinde, ikisi de yıllarca köle olarak ayrı çiftlikler de
birbirlerinden hiç haber almadan çalıştırılmış iki kardeş
birbirlerini bulabildi. İsviçre Çiftçiler Birliği, o günkü
çocuklardan özür diledi. Thurgau yönetimi, zamanında bölgede
çalıştırılmış tüm çocuklar için resmi olarak özür diledi.
Şimdiye kadar bu ticarete aracılık yapan rahipler adına sadece
Luzern Katolik Kilisesi özür dilemiş durumda.
Dora
Stettler, iki kardeşi ile birlikte Emmantel’e bir çiftliğe
kiralık olarak verilir. Tarih 1934. Artık burası sizin eviniz
diyerek çocukları bırakırlar. Yeni bulduğu arkadaşı Karl ile
yaşamına sorunsuz ve engelsiz devam etmek istemektedir. Yedi
yaşında ki Dora, annesinin bavula koymuş olduğu elbiseleri tam
dört yıl giyer. Kendisine iki numara büyük gelen ayakkabısını
bir numara dar gelene kadar da kullanmak zorunda kalmıştır.
Babasının getirdiği kıyafetleri ise çiftlik sahibinin çocukları
giyer. Babaları onları geri almak için tam dört yıl boyunca
mücadele eder, sahip çıkar ve sonunda mücadelesini kazanır.
Annesinden hep nefret eder. Yıllar sonra bu kitabı yazar.
Charles
Probst 79 yaşında. Annesinin “çıplak ayaklı çocuk” olarak
yanında çalıştığı çiftçi tarafından tecavüze uğraması
sonucu doğmuş. Başka bir bakıcı aileye verilmiş. Annesinin
kaderi onun da geleceği olmuş. Yıllarca saat dörtte kalkarak ot
biçmiş, ahırda yaşamış, yıllarca dişlerini fırçalayamamış,
iç çamaşırı olmamış, hasta olduğunda doktora götürülmemiş.
Cinsel istismara uğramış. Sabahları verilen kuru ekmeği soğuk
suya batırarak yemek zorunda kalmış. Uzun yıllar sakladığı bu
gerçeği artık tüm İsviçre çapında yapılan toplantılarla
anılarını anlatarak, soruları cevaplandırarak bu karanlık
dönemin aydınlatılmasına katkıda bulunuyor.
Sevim Akyürek
27 Kas 2015
Anaïs Nin
I am the most tired woman in the world. I am tired when I get up. Life requires an effort I cannot make.
24 Kas 2015
23 Kas 2015
Hepimiz Yamyamız
Geçmişteki insanların kendilerini beslemek için canlı varlıklar yetiştirdikleri ve bunları katlettikleri, parçalara ayrılmış etlerini de vitrinlerde göğüslerini gere gere sergiledikleri fikrinin, bize 16.17. yüzyıllardaki seyyahların Amerikalı, Okyanusyalı ya da Afrikalı vahşilerin yamyam sofralarında hissettikleriyle aynı tiksintiyi hissettireceği bir gün gelecektir.
Claude Lévi-Strauss
Claude Lévi-Strauss
22 Kas 2015
Jorge Luis Borges
Zaman beni sürükleyen bir nehir; ama nehir benim; beni parçalayan bir kaplan; ama kaplan benim.
Beni tüketen bir ateş; ama ateş benim. Evren, ne yazık ki, gerçek; ben, ne yazık ki, Borges’im.
Julio Cortázar
İçimize yağmurlar yağsın, ferahlayalım isteği; sonunda yağsın, yağsın da toprak koksun, canlı bir şeyler evet, sonunda canlı bir şeyler koksun.
16 Kas 2015
15 Kas 2015
8 Kas 2015
Uykuların Doğusu
Çoğu kez, insan herhalde uykudan kalkınca hemen uyanamıyor da, bir şeyleri gördükçe, o gördüğü şeyler kadar parça parça uyanıyor, diye düşünüyordum. Masayı görmüşse masa, kitapları görmüşse kitaplar, giysileri görmüşse giysiler, duvarları görmüşse duvarlar kadar uyanıyor, diyordum söz gelimi. Bir bakıma, insan gördüğü şeylerin toplamı kadar uyanık, görmediği şeylerin sonsuzluğu kadar uykuda oluyor, diyordum. Ardından da, olaya bu açıdan bakıldığından, var olan her şeyi asla aynı anda göremeyeceğimize göre, demek ki uyanmanın hiç, ama hiç mi hiç sonu yok, diyordum.
Hasan Ali Toptaş
(Araf) Purgatory, Gustave Doré-1868
Dante, Virgil and Statius preparing to make a bed of the stairs for the night
7 Kas 2015
Tezer Özlü
Her şeyden ayırabilseydim kendimi.
Her şeyden, burjuva ya da küçük burjuva, Allah'ın belası gündelik düzenin üstüme saldığı her şeyden.
Her şeyden, burjuva ya da küçük burjuva, Allah'ın belası gündelik düzenin üstüme saldığı her şeyden.
6 Kas 2015
2 Kas 2015
1 Kas 2015
31 Eki 2015
29 Eki 2015
Voynich Elyazmaları 1404-1438
Kitap, 1912 yılında antika kitap koleksiyoncusu Wilfrid Voynich tarafından İtalya'da bulundu. 600 yıllık el yazması kitapta yazılanlar bilinen hiçbir dilde anlam ifade etmiyor. Egzotik bitkiler, gizemli insanlar ve yıldızlar... Sayfaların altı, üstü, sağı, solu çizimlerle dolu. Voynich elyazması yıllardır dilbilimciler, kriptologlar, tarihçiler, diğer branşlardan bilim adamları ve meraklılar tarafından yoğun olarak incelenmekle birlikte, tamamen çözülememektedir. Dilbilim profesörü Stephen Bax, Yale Üniversitesi'nde korunan kitaptaki 10 sözcüğün şifresini çözdüğünü, 14 sembolün ise ne anlama geldiğini tespit ettiğini açıkladı. Pax'ın çözümlediği sözcükler arasında yedi yıldız çiziminin hemen yanında yer alan 'Taurus' (Boğa burcu) ve kantoron bitkisinin resminin yanında görülen 'Kantairon' sözcüğü bulunuyor. Diğer metinler anlaşılamamakta ve bunun hangi dil olduğu bilinmemektedir.
Böyle insanlar vardır, düşmanlık nedir, intikam almak nedir, bilmezler... Onlara ne kadar kötülük etseniz de yine gelir size sokulurlar. Gerçi duydukları sevgiyi sıcak, soğuk diye ölçmeye kalkarsak, hiçbir zaman ortayı aşmadığını da söylemeliyiz. Herkesi sevdikleri için iyi insan sayılırlar; oysa kimseyi sevmezler ve kötü olmadıkları için iyi olarak anılırlar.
İvan Aleksandroviç Gonçarov
28 Eki 2015
Bir yerde okumuştum, Mösyö Boustouler, tepenize çığ düştüğünde, bütün o karın altında yatarken neresi aşağısı neresi yukarı anlayamaz oluyormuşsunuz. Karı iteleyip kurtulmak istiyor ama yanlış yönü seçip kendinizi daha da derine, kendi mezarınıza gömüyormuşsunuz. İşte kendimi aynen böyle hissediyordum, yönünü şaşırmış, arafta kalmış, pusulamdan olmuştum.
Khaled Hosseini
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)